2. Hapishane Günlükleri – 6 – Şebnem Korur Fincancı

Facebook
Twitter
WhatsApp

18 Kasım 2022 – Sincan Cezaevi

Hapishanede 3. haftayı doldurduğum, 3. kalemi bitirip 4. ile günlüklerimin dördüncüsüne başladığım bu sabah, duvarların ardında nasıl karanlıkta kaldığımızı, ancak yok gibi görünen duvarlarla da hepimizin yaşamaya mecbur edildiği karanlığı düşündüm. Hapishanelerden aldığım mektuplardan birine yansıyan sitemden, meslektaşlarımızın sitemlerine uzanan bir hatta, bu kadar çok, çeşitli ve renkli iletişim mecralarıyla ortaya çıkanın gürültünün ötesine gidemediğini, o gürültünün içinde birbirimizi duyma olanağının da ortadan kalkıp bizi karanlıkta bıraktığını anlıyorum duvarların ardından. Duvarların ardında seçme olanağımızın olmadığı, bizim için seçtikleri “zararsız” kaynaklarla seçilenlerin içinde yaşama dair verilen emek ve mücadele neredeyse hiç yok ama duvarların dışında da o devasa gürültünün içinde sesler duyulmaz oluyor.

Hapishaneden itilen sitemde, dağda olan olayı gündemimize taşıdığımız kadar cezaevlerinde bulunan mahkumları gündemimize almadığımızı söylüyor bir mahpus. Her ne kadar şimdi benim de hapishanede olmama neden olduğunu belirttiği canlı yayına atıf yapsa da, insan hakları alanında emek veren adli tıp uzmanı olarak bildirdiğim ön değerlendirme sonucunu TTB’ye mal ediyor ve bir meslek örgütü olarak yaptıklarımızın duvarların ardına ulaşmasını sağlayamadığımızı da hüzünle hissetmemi başarıyor. Dışarıdaki sayısız mecranın kakafonisinde işitilmemek bir yana, halk sağlığı ve insan hakları alanında, sonuç olmakta yaşanan zorlukların da görünmez kıldığı emeği nasıl hissetmelerini sağlayabiliriz diye düşündürdü bu sitem beni. Hapishane ziyaretime gelen Ceza İnfaz Sisteminde Sivil Toplum Derneği avukatlarından bir arkadaşla konuşurken de dile getirdiğim akıl yürütmelerden birisi; TTB İnsan Hakları Kolu’nda yapılan çalışmalar ve özellikle de hapishanelerdeki hak ihlali iddialarında sürdürülen girişimleri aylık bülten olarak avukatlarla, Barolar ve derneklerle paylaşmak oldu. TTB ancak kapatma, “Türk” adının çıkarılması ya da vatandaşlıktan atılma girişimleriyle hapishanelere ulaşabilen haberlerde yer alabildiğinden, başka bir iletişim aracına ihtiyacımız olduğu muhakkak.

Diğer sitem, hatta sitemi de aşan öfke de meslektaşlarımıza aktaramadıklarımız, mücadelenin şimdilik başarıya ulaşamadığı koşullarda mücadele hiç olmamış hissi ve elbette hızla tahrip ettikleri sağlık ortamında yürütülen mücadelenin yetemediği, yetmediği alanlar önemli bir paya sahip. Yetemediğimiz, eksik bıraktığımız alanlar dışında yapılanların da dışarının gürültüsüne karışıp duyulmaz olduğunu görmek çok üzücü. Son dönemde, 2021 yılının Eylül ayından başlayarak illerde Tabip odalarıyla birlikte başladığımız hekim buluşmalarından, beyaz yürüyüşe geçtiğimiz, nöbetlerle G”ö”rev’lerle sürdürdüğümüz hak arama mücadelesini, TTB Hukuk Büromuzdaki avukat arkadaşlarımızın olağanüstü emeği ile çalışma alanımıza yönelik tahrip girişimlerini durdurma çabalarını, bu çok sesli, çok renkli iletişim mecralarımızda dahi duyurmakta eksik kalmışız.

Mücadelede, yapılması gerekenlerde eksik bıraktıklarımızla yetemeye bir de yapılanı duyurmamak da eklenince sitemler ve öfke kaçınılmaz olarak büyüyor. Yeni yollar aramak ve bulmak, aldığımız sorumluluğun gereği.

Hapishane günlükleri deyip dışarıya uzattım düşüncelerimi, ancak biraz da kapatıldığım duvarların arkasına döneyim.

Sizlerle şefkatli bakışlarını Emine anneye benzettiğim mahpus ve çamaşır hikayemi paylaşmıştım. Merak edip sordum infaz koruma memurlarına, bu çamaşırların yıkanması karşılığında bizlerden herhangi bir ödeme alıp almadıklarını. Bu çamaşırları yıkayan, hapishanenin temizliğini yapan, yemekleri pişirip dağıtan, kantinden aldıklarımızı getirenlere bir ücret ödenip ödenmediğini, ücretlerinin ne olduğunu. Bulunduğum Sincan Ceza evinin tarım ve hayvancılık yapılan bir yer olduğunu da biliyorum, pek çok cezaevi gibi… Meğer tekstilde çalışanlar da varmış burada, ne kadar ücret aldıklarını öğrenemesem de, hepsinin yaptıkları işlere göre bir ücret aldıklarını, en yüksek ücretin de tekstilde olduğunu öğrendim. Demek ki en yüksek artık değer de bu alanda! Bakım emeği gene en değersiz kılınan emek gibi duruyor.

Artık değer dedim, zira cezaevlerinde kâr ettikleri, hayli ciddi bir kâr oranı olduğu da geçtiğimiz günlerde bütçe görüşmeleri sırasında Adalet Bakanı tarafından ifade edilmişti. Dışarıya göre oldukça uygun fiyatlarla olsa da temizlikten gıdaya, beyaz eşyadan bakım araçlarına her şeyi satın almak zorunda kalırken, bakım emeği için bizden herhangi bir ödeme almadıklarını da böylece öğrenmiş oldum. Kullandığımız elektrik, telefon, posta dahil dışarıya, dış sermayeye de kaynak aktarma aracı kılınırken, bakım emeği bizler için değersiz kılınıyor.

Buralara haberler hiç gelmiyor ya da geç düşüyor ya, meslek örgütümüzün ilk kadın merkez konseyi Başkanı sevgili Özen Aşut’un oğlu Ozan’ı yitirdiği haberi de gecikmeli ulaştı. Canım Özen ablaya, sevgili eşi Atilla Aşut’a ancak bu satırlardan iletebiliyorum, bir süredir yaşadıkları o derin acılarını paylaştığımı. Anıları eşlik etsin birlikte o anıları biriktirdiklerine, devri daim olsun.

2. Hapishane Günlükleri – 6 – Şebnem Korur Fincancı

Türkiye İnsan Hakları Vakfı
Adres:
Mithatpaşa Caddesi No:49/11 6. Kat 06420 Kızılay/ANKARA Tel: +90 (312) 310 66 36 Faks: +90 (312) 310 64 63 E-posta: tihv@tihv.org.tr